17 Ekim 2011 Pazartesi

"o"...

"o" bile bilmezdi ne olduğunu,
ben "o" diye uyanırdım,
"o" tek heceydi, hezeyan, hayal kırıklığı, umut, mutluluk,
"o" bir vardı, bir yoktu ve bütün edebi türlerdi...

biri "o" dediğimde bilmeydi,

tasviri imkansızdı, ben anlatmalıydım,
ben "o" dediğimde susmalıydı zihnimde ki şaibeler,
"o" dediğimde tanrıya inandığıma şükür etmeliydim...

... ve "o" içimdeki sanatın en cinaslısı ,
ruhumda biriktirdiğim tüm ağdalı laflar ,
elimde saçma bir çiçek ve sahilde bir bank'tı "o" ,
ardında keşkeler bırakmamaktı "o" ,
hatırlandığında mutlu edecek bir şeydi "o".

yalnızlığım, kalabalağım, şehirlerim, köylerim,zenginliğim, yoksulluğum, başarım ve başarısızlığım dı "o"...


bana sorsan kainattı "o",
dilin bütün kelimeleri,
uzak demek,

yakın demek,
belki de trenin perona gelişiydi ,
beklemekti "o" ...


"o" tek heceydi , hezeyan, hayal kırıklığı, umut, mutluluk,
"o" bir vardı, bir yoktu ve bütün edebi türlerdi ...
hasret üzerine yazılmış bütün şarkılardı,
özlemdi, "o" ...

" Hasretler "o" ile başlar, kanar yürek, sessizce ağlar ... "

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder